Küçük bir çocuk gibiydi düşlediklerimiz. Masumiyeti üzerinde,
saflığı ta derindeydi. Kimse bilmiyor, kimse anlamıyordu içimizdeki bu arzuyu. Her
geçen saniye biraz daha özlettiriyordu hayalleri. Yapmak istediklerimiz vardı
bir elimizde, bir de yaptıklarımız vardı istemeden de olsa. Sevgimiz vardı bir
elimizde, bir de sevmek isteyip de sevemediklerimiz vardı işte. Sisli başlayan
her günün netleşememesi gibiydik işte. Kendimizden bile korkar olmuştuk. Hislerimiz
esen rüzgârlarla dağılırken dört bir tarafa, yeni birilerine tutunurdu da
dururdu. Hayallerimiz vardı hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğimiz. O hayallerle
yatıp, onlarla kalkardık da bir de beceremezdik ya nasıl gerçekleştireceğimizi…
Dünyamız olmuştu tüm hayallerimiz. Bizim
hayallerimiz, bizim dünyamız diyorduk seninle… Her şey bizimdi… Bizim içindi…
Sonra ne oldu da biz olamadık seninle? Hayallerimiz yok oldu bir bir. Senin hayalin
vardı, benim ise hayal enkazım. Senin yeni umutların vardı, benimse onarmam
gereken umutlar. Senin yeni bir günün vardı üzerinde sis olmayan, benim ise
daha günüm bile doğmamıştı… Neydi hayallerimizi birbirinden ayıran? Neydi dünyalarımızı
böylesine birbirinden uzak gezegenlere taşıyan? Sorular çoktu da cevapları
yoktu. Belki de cevapları vardı da duymak istemiyorduk. Oysa her şey basitti
bizim hayatımızda. Sen ve ben hiçbir zaman aynı olamazdık… Sen sadece sen iken,
benim hayallerim vardı senin kaldıramayacağın. Ben sadece ben iken, senin bağlı
olduğun bir geçmişin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder