30 Nisan 2011 Cumartesi

MUTLU SON


Basit umutlarla başladı her şey… Önceleri küçük bir oyundu belki de büyük kalplerde… Heyecan vericiydi her şey… Umutluydu, umutları vardı… Belki de yakındı her şeye… Elini uzatsa tutacaktı… Her şeyi sırasıyla yaşamak istedi ‘ aman bugün ölmüyorum ya… ‘ diye düşünüyordu…
Mutluydu, heyecanlıydı… Her şeye sahip olmak değil de en iyisini yakalamak istiyordu… Gülüyordu… Gülüyordu kahkahalarla… İnletiyordu yeri göğü… Yeşeriveriyordu filizler… Bir gülüşüyle siliyordu kırgınlığı… Mutluydu ailesinin yanında, mutluydu dostlarıyla…’Onlardan başka neyim var ki…’ diyordu hep...’ ölene kadar beraberiz oğlum…’
Gençti, güzeldi ve asiydi biraz da. Öyle yaşamak istedi hayatı… Denemek istedi korkularını… Bir gün bir tepeye çıktı ve haykırdı ‘biri beni durdursun…’ bir gün boş koltuklara konuştu, bir gün yardım etti, bir gün yardım aldı… Gülerdi hep yüzü, heyecanı bütün vücudunu sarardı… Belki de severdi paylaşmayı… Sevincini paylaşırdı da üzüntüsünü saklardı sandıklarda… Kilitlerdi, açmak istemezdi bir daha… Ama kader denilen anlamsız değer yok muydu; bir hıçkırık sesi duyana kadar bırakmazdı peşini…
Ağlardı… Hem de çaresizce, bağıra bağıra, acı çektiğini hissettirinceye kadar... Bağırarak ağlardı çünkü acı çekmek kişiye özel değildi…’bende ağlarım, Atatürk’te ağlardı, dağdaki çobanda…’Ağlardı… Kimse bilmeden, kimse hissetmeden… Derinden derine, sessizce ağlardı… Dökülürdü kar taneleri gibi gözlerinden bir bir… Beyaz teni ıslanırdı, biraz sonra bir el hareketiyle kızarmış gözler kalırdı geriye… Sessizce ağlardı çünkü bilirdi; ağlamakla bitmeyecekti hiçbir şey… Dindirmeyecekti kanayan bir yarayı… Yüreğini avutmak için ağlardı… O ağlardı bulutlanırdı hava, O ağlardı bir şimşek çakardı gül bahçesinde, O ağlardı bir ceylan teslim olurdu kurda… O ağlardı ya zaten düğümleniverirdi kelimeler boğazımda, çekilirdi ruhum bedenimden, sessizlikle donanırdı her yer… İşte o ağlardı…
Ve son… Neyin sonuydu bu? ‘Son mu? Bu yol yürü yürü bitmez kızlar ya bir taksi çağıralım…’ Belki de çıkmaz bir sokağa bırakmıştı yaşamını… Hayallerini, ümitlerini, dostlarını, ailesini ve kalbini… Kalbini de bırakmış mıydı? Ağır mı geldi o kalp, yoksa kalbe mi ağır geldi bu sevgi… Bırakabilir miydi dersiniz, yıkabilir miydi hayallerini… Evet, vardı hayalleri, gerçekleştirmek için vardı biraz daha dayanabilseydi… Bırakmasaydı hayatın elini, sımsıkı sarılsaydı sevgiliye sarılır gibi… Aşık olmasaydı azrailin karanlık cazibesine, gitmeseydi peşinden… Bir elveda demeden… Bilebilir miydi ki ölüm denilen çakma figüran alacaktı rolünü, kapatacaktı perdeyi, gidecekti yanından… Gidecekti uzaklara…
Mutlu son dedikleri bu olsa gerek, sevgilinin yanında can vermek…

Hiç yorum yok: