11 Temmuz 2019 Perşembe


Bir insan ne kadar yaşar? Yahut yaşadıkları ne kadar yaşar?

Milyarlarcasını gördüm, milyonlarcasını hatırladım, yüz binlercesine güldüm, binlercesine ağladım, pek çok kez yıldım, paramparça olup yeniden doğdum, biraz gerçek oldum, bir parça sahte, kimine göre tanıdıktım, kimine göre yaren, ara sıra bencilliği tattım, sağ elimde vefayı tuttum, uykusuz gecelerim de oldu, deliksiz uyuduğum sabahlar da, kalp kırıklıklarım çoktu, affedişlerim Everest’i geçti, inançlarım da vardı biraz,  inanmaya çalıştıklarım da, söylemek istediğim yüzlerce sözüm oldu, unutup gittiklerim de, kalabalıklar içinde de boğuldum, yalnızlıktan çığlığı bastım sessizce, birkaç damla gözyaşı ardından sonsuz ağıtlar yaktım, bir ben oldum çoğunlukla, bazen başkasının zihninde ben, bazen istedikleri ben, bazense tiksindikleri, özünde koca bir hayal oldum, suya da düştüm elbet, sudan çıktım sandım, sanılmışların arasında bir mum yaktım, halay başı da oldum, alay başı da, en çok ben sevmedim elbet, kalpten sevdim çoğu kez, çok sert görünürdü bakışlarım, meymenetsizdi suratım, kalbimi göstereyim dedim, onu da beceremedim, aşkla aram iyi değildi, belki de hiç sevilmedim, vicdanıma sardım ruhumu, çiviler üstünde de yattım, kaz tüyü yataklarda da, en sevdiğim şarkının nakaratı oldum biraz, azıcık da fragman, kitaplara yazdım duygularımı, yırtıp attığım kitaplara, sırtımı döndüm negatifliğe, derken koca bir eksi oldum, alkolü tattım, boğazımı yaktı, sigara içtim, ciğerlerim yandı, karanlık bir gecede sahilde yürüdüm çok kez, yağmur altında da ıslandım, rüzgar eşliğinde de sallandım, güneşi de sevdim biraz, uzun yollar geçtim, ağaçlar arasında dinlendim, sütlü tatlılara bayıldım da şerbetlisini yiyemedim, kahveyi baş tacı yaptım, iki şekeri daima kattım, acıdan beslendin dediler, içime karnavallar kurdum, fırtınalı günde gökkuşağına taptım, havai fişeklere kandım, nerede konvoy görsem öylece baktım, kedileri sevemem sandım, hepsine aşık oldum, domates de ektim tarlaya, çiçek de ektim saksıya, uzun uzun konuşmalar da yaptım, saatlerce sürenleri dinledim, uğruna savaş verdiklerim de oldu, dayanamayıp vaz geçtiklerim de, dilim de tüyler bitti bazı hikayeler de, bazılarında da ben bitirdim belki de, depremi de gördüm, bir haftalık arkadaşlarımın battaniyeye sarılı bedenlerini de, siyasi yıkılışlar da vardı, kökten değişiklikler de, hiç ummadığım yerlere ummadığım zamanlarda da gittim, konserlere de eğlendim hatta muhteşem konserlerde, yüzlerce efsane film izledim, en çok da bir diziye bağlandım, duyduğum ezgilerin sayısı çoktu, arada bir çizdim çöp adamı, yağlı boya da yaptım, ebru sanatını da, biraz da keman çaldım, sesim kötüydü ama bağıra bağıra şarkı söyledim, yarışmalara da katıldım çekinmeden, onlarca kişi karşısında da konuştum, ödül de kazandığım oldu, imza dağıttığım da, İngilizce de öğrendim, azıcık Almanca ve İspanyolca, Anıtkabir’i de gördüm, ödümü patlatan denize de girdim, eğitim de aldım bol bol, bazen kendim eğittim, bazense ders almayı bile beceremedim, bol bol oyun oynadım, en çok Tropico’da iyi oldum, kendime ait evim de oldu, defalarca kez yurtsuz da kaldım, konuşmayı sevmezdim, konuşunca zehir saçtım, gözlerim de bozuldu biraz, bazen ben görmedim olayları, bitmek bilmeyen baş ağrılarım oldu, radyoaktif hapı yuttuğum da, refakatçi de oldum, rekabetçi de, yükseklikten çok korktum, uçağa binmeye bayılırdım, uzun yol otobüsünü pek çok kez durdum, spor da yaptım bazen, istikrarı sağlayamadım, yüzlerce güzel kahvaltı ettim, sarımsak yemem sanırdım, balığı bile sevdim, işlerde de çalıştım, azarımı da işittim, parasız da kaldım, olunca da harcadım, saçımı kısa kestirip kırmızıya boyadım, gözlerimin rengi başkaydı, fark edenler de oldu, etmeyenlere ben söyledim, milyonlarca kelime yazdım, kitap çıkardım, çocukken kesilmiş ağaçlarda zıpladım, mahalle maçı da yaptım, disipline de gittim, bir kez de olsa araba sürdüm, bisiklete bindim, çok geçmeden düştüm, gemiye bindim, kusmadan indim, Büyük Ada’yı da gördüm, Çeşme Kalesi’ne de çıktım, İstanbul’un ne kadar kalabalık olduğunu anladım, Şirince’ye de gittim, ODTÜ’de bulundum, yurtdışı hevesim olmadı, İrlanda’yı merak ettim, bir şehri çok sevdim, istenmeyen tüy misali geri püskürtüldüm, güçlü hedeflerim de vardı, hedefe varamayan mermilerle doldu, dünyalar tatlısı yeğenlerim de oldu, İllallah dediğim yaramazlıkları da çoktu, saçmaladığım anlarım vardı, ciddi takıldıklarım da, dedikodu yapmadım desem o da yalan olurdu, çok güzel doğum günlerim oldu, ağlayarak geçirdiklerim de, çeşitli hediyeler de aldım, hediye ettiklerim de vardı, süprizleri çok sevdim eğer neşeliyse, ölüm döşeğini de gördüm, ilahi adaleti de, adaletsizlerle doldu her yer, en adaletlisine güvendim, ayaklarım yere bastı, bazen havalara uçtum mutluluktan, öfkeden deliye döndüğüm anlar da oldu, elimden bir şey gelmediği zamanlar da, çok kez kızdım birilerine, aniden söndü öfkem, çok kez kızdırdım da birilerini, belki o öfke hiç geçmedi, hatalarım çoktu, hatanın kendisiydim galiba, kavga da ettim birkaç kez, öyle yumruk yumruğa değildi, yıllarca sürecek kahkahalar attım, okyanusları aşacak gözyaşlarım vardı, kaybettiklerim de oldu, kaybetmek zorunda kaldıklarım da, farkında olmadan dolu doluydu yaşadıklarım, efsane arkadaşlarım oldu, sonsuzluğa uzanan dostluklarım da, efsane anılarım, filmlere konu olacak hikayelerimiz de vardı, tanıdığıma memnun olduğum komşularım, hayatına dokunduğum insanlarla doldu derken o insanlar yok oldu, gerçek dostluğu da tattım, gerçek kardeşliği de, iyi bir evlat olayım dedim, koşullar elvermediğinde bir parça üzüldüm, çaresiz kaldım, çok kez kayboldum düşüncelerim içinde, asfalt değildi ama patika yollar da buldum, bazen de çamura saplandım, el de uzattım, uzatılan eli de tuttum, çok basit düşündüm aslında, karmaşık sonuçlarla boğuldum,  hayaller içinde yaşadım özellikle geceleri, cam kırıldı sandım öyle değilmiş, hayal kurmayı da bıraktım derken parça parça bölündü ruhum, ucundan tuttum umudun, azıcık kenarından, tek harf farkıyla yenildim gerçeklere, yabancı oldum kendime, aynalardakini tanımadım, heveslerim çürüdü bir bir, bedenime sıkıştı ruhum, anılara gömüldü mutluluğum, güldüm, sevindim, ağladım, üzüldüm, şaşırdım, kızdım, yoruldum, kırdım, kırıldım, sustum, bağırdım, dinledim, söyledim, gördüm, savaştım, kaçtım, yaralandım, yaraladım, boğuldum, yordum, hayal kırıklığı oldum, yetemedim, çabaladım,  yıldım, bıktım, küstüm, unutuldum, kanaat getirdim, düşündüm, düşündüm ve yine düşündüm, çözdüm bir şeyleri ve aniden tüm birikmişlerimle uyandım bu derin uykudan. Geçenlerde okuduğum bir söz vardı. İnsan yirmi beşinde ölür yetmişinde gömülür diye. İnsan hayal kurmayı bıraktığında ölür aslında. Zihnindeki dünya karardığında, yakacak mumu olmadığında yahut güneş doğmadığında. İşte o noktada kör olur insan, ruhunu kaybeder kalan et yığının çürümesini bekler yıllarca. Belki altmışında, belki yetmişinde, belki eceliyle, belki hastalıktan, belki bir arabanın altında, alevler arasında veya dipsiz okyanusta, belki bir hayvanın ağzında, bir keskin bıçağın yahut şırınganın ucunda, belki de isteyerek, üzülerek yada sevinerek.

Hiç yorum yok: