Bir insan ne kadar yaşar? Yahut yaşadıkları ne kadar yaşar?
Milyarlarcasını gördüm, milyonlarcasını
hatırladım, yüz binlercesine güldüm, binlercesine ağladım, pek çok kez yıldım,
paramparça olup yeniden doğdum, biraz gerçek oldum, bir parça sahte, kimine
göre tanıdıktım, kimine göre yaren, ara sıra bencilliği tattım, sağ elimde
vefayı tuttum, uykusuz gecelerim de oldu, deliksiz uyuduğum sabahlar da, kalp
kırıklıklarım çoktu, affedişlerim Everest’i geçti, inançlarım da vardı biraz, inanmaya çalıştıklarım da, söylemek istediğim
yüzlerce sözüm oldu, unutup gittiklerim de, kalabalıklar içinde de boğuldum,
yalnızlıktan çığlığı bastım sessizce, birkaç damla gözyaşı ardından sonsuz
ağıtlar yaktım, bir ben oldum çoğunlukla, bazen başkasının zihninde ben, bazen
istedikleri ben, bazense tiksindikleri, özünde koca bir hayal oldum, suya da
düştüm elbet, sudan çıktım sandım, sanılmışların arasında bir mum yaktım, halay
başı da oldum, alay başı da, en çok ben sevmedim elbet, kalpten sevdim çoğu
kez, çok sert görünürdü bakışlarım, meymenetsizdi suratım, kalbimi göstereyim
dedim, onu da beceremedim, aşkla aram iyi değildi, belki de hiç sevilmedim,
vicdanıma sardım ruhumu, çiviler üstünde de yattım, kaz tüyü yataklarda da, en
sevdiğim şarkının nakaratı oldum biraz, azıcık da fragman, kitaplara yazdım
duygularımı, yırtıp attığım kitaplara, sırtımı döndüm negatifliğe, derken koca
bir eksi oldum, alkolü tattım, boğazımı yaktı, sigara içtim, ciğerlerim yandı,
karanlık bir gecede sahilde yürüdüm çok kez, yağmur altında da ıslandım, rüzgar
eşliğinde de sallandım, güneşi de sevdim biraz, uzun yollar geçtim, ağaçlar
arasında dinlendim, sütlü tatlılara bayıldım da şerbetlisini yiyemedim, kahveyi
baş tacı yaptım, iki şekeri daima kattım, acıdan beslendin dediler, içime
karnavallar kurdum, fırtınalı günde gökkuşağına taptım, havai fişeklere kandım,
nerede konvoy görsem öylece baktım, kedileri sevemem sandım, hepsine aşık
oldum, domates de ektim tarlaya, çiçek de ektim saksıya, uzun uzun konuşmalar
da yaptım, saatlerce sürenleri dinledim, uğruna savaş verdiklerim de oldu,
dayanamayıp vaz geçtiklerim de, dilim de tüyler bitti bazı hikayeler de,
bazılarında da ben bitirdim belki de, depremi de gördüm, bir haftalık
arkadaşlarımın battaniyeye sarılı bedenlerini de, siyasi yıkılışlar da vardı,
kökten değişiklikler de, hiç ummadığım yerlere ummadığım zamanlarda da gittim,
konserlere de eğlendim hatta muhteşem konserlerde, yüzlerce efsane film
izledim, en çok da bir diziye bağlandım, duyduğum ezgilerin sayısı çoktu, arada
bir çizdim çöp adamı, yağlı boya da yaptım, ebru sanatını da, biraz da keman
çaldım, sesim kötüydü ama bağıra bağıra şarkı söyledim, yarışmalara da katıldım
çekinmeden, onlarca kişi karşısında da konuştum, ödül de kazandığım oldu, imza
dağıttığım da, İngilizce de öğrendim, azıcık Almanca ve İspanyolca, Anıtkabir’i
de gördüm, ödümü patlatan denize de girdim, eğitim de aldım bol bol, bazen
kendim eğittim, bazense ders almayı bile beceremedim, bol bol oyun oynadım, en
çok Tropico’da iyi oldum, kendime ait evim de oldu, defalarca kez yurtsuz da
kaldım, konuşmayı sevmezdim, konuşunca zehir saçtım, gözlerim de bozuldu biraz,
bazen ben görmedim olayları, bitmek bilmeyen baş ağrılarım oldu, radyoaktif
hapı yuttuğum da, refakatçi de oldum, rekabetçi de, yükseklikten çok korktum,
uçağa binmeye bayılırdım, uzun yol otobüsünü pek çok kez durdum, spor da yaptım
bazen, istikrarı sağlayamadım, yüzlerce güzel kahvaltı ettim, sarımsak yemem
sanırdım, balığı bile sevdim, işlerde de çalıştım, azarımı da işittim, parasız
da kaldım, olunca da harcadım, saçımı kısa kestirip kırmızıya boyadım, gözlerimin
rengi başkaydı, fark edenler de oldu, etmeyenlere ben söyledim, milyonlarca
kelime yazdım, kitap çıkardım, çocukken kesilmiş ağaçlarda zıpladım, mahalle
maçı da yaptım, disipline de gittim, bir kez de olsa araba sürdüm, bisiklete
bindim, çok geçmeden düştüm, gemiye bindim, kusmadan indim, Büyük Ada’yı da
gördüm, Çeşme Kalesi’ne de çıktım, İstanbul’un ne kadar kalabalık olduğunu
anladım, Şirince’ye de gittim, ODTÜ’de bulundum, yurtdışı hevesim olmadı,
İrlanda’yı merak ettim, bir şehri çok sevdim, istenmeyen tüy misali geri
püskürtüldüm, güçlü hedeflerim de vardı, hedefe varamayan mermilerle doldu, dünyalar
tatlısı yeğenlerim de oldu, İllallah dediğim yaramazlıkları da çoktu,
saçmaladığım anlarım vardı, ciddi takıldıklarım da, dedikodu yapmadım desem o
da yalan olurdu, çok güzel doğum günlerim oldu, ağlayarak geçirdiklerim de,
çeşitli hediyeler de aldım, hediye ettiklerim de vardı, süprizleri çok sevdim
eğer neşeliyse, ölüm döşeğini de gördüm, ilahi adaleti de, adaletsizlerle doldu
her yer, en adaletlisine güvendim, ayaklarım yere bastı, bazen havalara uçtum
mutluluktan, öfkeden deliye döndüğüm anlar da oldu, elimden bir şey gelmediği
zamanlar da, çok kez kızdım birilerine, aniden söndü öfkem, çok kez kızdırdım
da birilerini, belki o öfke hiç geçmedi, hatalarım çoktu, hatanın kendisiydim
galiba, kavga da ettim birkaç kez, öyle yumruk yumruğa değildi, yıllarca
sürecek kahkahalar attım, okyanusları aşacak gözyaşlarım vardı, kaybettiklerim
de oldu, kaybetmek zorunda kaldıklarım da, farkında olmadan dolu doluydu
yaşadıklarım, efsane arkadaşlarım oldu, sonsuzluğa uzanan dostluklarım da, efsane
anılarım, filmlere konu olacak hikayelerimiz de vardı, tanıdığıma memnun
olduğum komşularım, hayatına dokunduğum insanlarla doldu derken o insanlar yok
oldu, gerçek dostluğu da tattım, gerçek kardeşliği de, iyi bir evlat olayım
dedim, koşullar elvermediğinde bir parça üzüldüm, çaresiz kaldım, çok kez
kayboldum düşüncelerim içinde, asfalt değildi ama patika yollar da buldum,
bazen de çamura saplandım, el de uzattım, uzatılan eli de tuttum, çok basit
düşündüm aslında, karmaşık sonuçlarla boğuldum,
hayaller içinde yaşadım özellikle geceleri, cam kırıldı sandım öyle
değilmiş, hayal kurmayı da bıraktım derken parça parça bölündü ruhum, ucundan
tuttum umudun, azıcık kenarından, tek harf farkıyla yenildim gerçeklere, yabancı
oldum kendime, aynalardakini tanımadım, heveslerim çürüdü bir bir, bedenime
sıkıştı ruhum, anılara gömüldü mutluluğum, güldüm, sevindim, ağladım, üzüldüm,
şaşırdım, kızdım, yoruldum, kırdım, kırıldım, sustum, bağırdım, dinledim,
söyledim, gördüm, savaştım, kaçtım, yaralandım, yaraladım, boğuldum, yordum,
hayal kırıklığı oldum, yetemedim, çabaladım, yıldım, bıktım, küstüm, unutuldum, kanaat
getirdim, düşündüm, düşündüm ve yine düşündüm, çözdüm bir şeyleri ve aniden tüm
birikmişlerimle uyandım bu derin uykudan. Geçenlerde okuduğum bir söz vardı.
İnsan yirmi beşinde ölür yetmişinde gömülür diye. İnsan hayal kurmayı
bıraktığında ölür aslında. Zihnindeki dünya karardığında, yakacak mumu olmadığında
yahut güneş doğmadığında. İşte o noktada kör olur insan, ruhunu kaybeder kalan
et yığının çürümesini bekler yıllarca. Belki altmışında, belki yetmişinde,
belki eceliyle, belki hastalıktan, belki bir arabanın altında, alevler arasında
veya dipsiz okyanusta, belki bir hayvanın ağzında, bir keskin bıçağın yahut şırınganın
ucunda, belki de isteyerek, üzülerek yada sevinerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder